Wednesday

cezve fokurdamaktan âmir.


sonunda eşgâlini
- forsumuzda kalsın -
şarkılara dolandırmadan da saklayabildiğin anları
lâzımmış gibi karnına fırlatmışsın.

patırtısı onların ılık uykularını yuvadan
tastamam katı hal-len-di-rip
böyle
güçbelâ jiletleyebilirdi.

mîdeleri ekşi.

karınlarındaki o neye 'gece' diyorlar?
uyanıruyanmaz ılığı da eskitiyorlar.

trenli tarafı ışık alıyor mudur bu pencerenin?
ha durduğumuz raydan fazla
gurbet dolaşmış farları da var.

ışığını gölgeliyor mu karnında seğirten
sol bacağımdaki jartiyerin fırfırlı etekleri?

şimdi gülen ayçiçekli yabancı
sözleri eritip misal hiçbir cümbüşe bırakmadığı o renkleri
ellerine dolasaydı...
senin de fiyakalı gülen hallerin
salonun ışık alan duvarında kıpırtı kovalardı.

zaten raconun edilmeyeni de
dar sokaklarda aşk kovalıyor.
erimek süsüyle.
kızlar hastası.

- her şey sözleştiğimiz gibi -