Wednesday

üvercinka.

dicle kıyılarına tiren varınca

büyük bir gökyüzü git allahım git

genel olarak önce kaşları görünür

sonra bütünsüz uykuları kaşla göz arasında

yanaklarında çıban izi taşıyan kadınlar
gül kurusu



bir gün sizin de yolunuz düşer memlekete

siz de görürsünüz bunları kadınlarda

ödevleri yenilmek olan hep

bıçakla kemik arasında

susmakla ağlamak arasında

yenilmek
kadınlar

san.

kırmızı bir kuştur soluğum

kumral göklerinde saçlarının
seni kucağıma alıyorum
tarifsiz uzuyor bacakların

kırmızı bir at oluyor soluğum
yüzümün yanmasından anlıyorum
yoksuluz gecelerimiz çok kısa

dörtnala sevişmek lazım

Tuesday

ölüm ve çerçeveler.



lambalar yanıyor, hafif ve sarı
gece kar yağacak sabaha kadar
toprakta et, kemik çıtırtıları
yarı ölüleri bir korku tutar
değince bir taşa kafatasları

-ölüler ki yalnız tırnakları var
ve yalnız burkulmuş diz kapakları-

monna rosa.


ellerin, ellerin ve parmakların,
bir nar çiçeğini eziyor gibi.
ellerinden belli olur bir kadın,
denizin dibinde geziyor gibi.

ellerin. ellerin ve parmakların.

Wednesday

marla singer.



beni itin götüne soktular seni podyumlara

akşam haberlerinin hemen ardından

televizyonlara çıkardılar tiramisu’m, ekşi sözlüm, sarışınım

şimdi ben sahneye değen topuğunu mu, boka basan, altın tozlum

ipek çarşaflara dolanıduran topuğunu mu, kırmızı şelalelere değen

dikenlere sürtünüp geçen topuğunu mu, cam kırıklarıyla çizilen

fransız şarabına bulananı mı, kul niyetine minare

aşk niyetine menilere, avrolara sektörde hız kazanalım diye

ben şimdi çatlak topuğunu mu, pürüzsüzü mü, ben şimdi

hangisini tatsam dilim sürçmez, dilim ağrımaz, dilim acımaz

çünkü beni itin götüne soktular, seni podyumlara;

oysa son sürat bir kazıklı voyvoda duruyordu aramızda.


dört nesil birden geçti doğduğum günden beri

bir tek kanatlı hayvan konmadı tenasül organıma.


tiramisu’m, sarışınım, sağ çenendeki beni

bir divan şairi gibi abartayım isterim

el pençe divan bir kukla müridi gibi

saz çalayım, söz edeyim, vurmalı çalgılarla

fırdolanayım isterim eteğinin etrafında

ama susmanın erdem olduğunu öğretti büyüklerim bana.


büyüklerim dediğim bir che, bir deniz, bir de maria puder

gerisini ben affetsem tarih siler.


belki bir de marla singer.

Tuesday

serseri.




serseri bir kızın güncesinden kaçtım

kadınım! arkama döndüm ve baktım
göğüslerimde emzirdiğim gençlik dirileşmiş
sütü kesilen asiliğim hayatla birleşmiş

korkma! dilimde bütün haylazlığım
büyüdüğümü sevişirken anlıyorum
yoksa inan hala sokakların oyun hırsızıyım

en berbat ayrılığın mektubunu da okudu yüreğim
ama bana sevda gerek
avuçlarımı öp

dudaklarından geçip gözlerine güleceğim